Ana içeriğe atla

An Astrological Guide For Broken Hearts Dizi Yorumu

Herkese merhaba!

Aslında hiç planda yoktu ancak yeni yılın ilk yorumunu iki gün önce sınavdan sonra rastgele açıp izlemeye başladığım ve tek oturuşta bitirdiğim An Astrological Guide For Broken Hearts üzerine yazacağım gibi görünüyor. Dilimize çevrilmiş adıyla "Kırık Kalpler İçin Astroloji Rehberi", orijinal adıyla ise "Guida astrologica per cuori infranti" olan An Astrological Guide For Broken Hearts 6 bölümlük mini bir Netflix yapımı ve adından da gayet anlayabileceğiniz üzere astroloji ve burçlar etrafında dönen bir İtalyan dizisi. Daha önce ne İtalyan dizisi ne de astroloji temalı bir dizi izlemediğimden benim için hoş bir değişiklik oldu ve tek oturuşta bitirdiğim bu diziyi kendi kulvarında değerlendirecek olursak beğendiğimi söyleyebilirim sanırım. 

Konusundan biraz bahsetmek gerekirse aslında aynı isimli bir romandan uyarlama olan bu dizi, Alice Bassi isimli ana karakterimizin başarılı sayılabilecek iş hayatına kıyasla bir o kadar aksiliklerle dolu aşk hayatına serzenişiyle başlıyor. Bir kanalda yapımcı olarak çalışan Alice iş hayatındaki başarılarla mutlu oluyor elbette fakat öte yandan da hayatına bir türlü girmeyen doğru kişiyi bekliyor ve bu süreçte yanlış insanlarla karşılaştıkça da umudunu iyice yitiriyor. Bu esnada bir yandan da eski sevgilisinin bir başkasıyla nişanlanmış ve bebek bekliyor olmasını kabullenmeye çalışıyor. Bu noktada hayatına Tio isimli bir astrolog giriyor, Tio terazi burcu olan Alice'e hangi burcun erkekleriyle daha iyi anlaşabileceğine dair tavsiyeler veriyor; her bölüm farklı bir burca ve Alice'in yaşadığı bir başka hayal kırıklığına odaklanıyor. İlk sezonu 6 bölüm ve koç, boğa, ikizler, yengeç, aslan ve başak burçlarını ele alıyor, beklenen ikinci sezonunda da kalan 6 burcun konu alınması bekleniyor. 

Eğer astrolojiye özel bir ilginiz varsa elbette izlemesi sizin için çok daha keyifli olacaktır, daha önce bu tarz bir dizi yapıldı mı bilmiyorum ancak bence çerezlik bir dizi için hoş bir konu seçimi olmuş. Ayrıca İtalyancanın tınısı da kulağa çok melodik geldiğinden yaklaşık 30 dakika civarı süren bölümler siz konuşulanları takip etmeye çalışırken akıp gidiyor. Tabii İtalya demişken özellikle de gece motorla gezdikleri sahnede şehre aşık oldum diyebilirim. Bilmeyenler için dizi İtalya'nın kuzeyinde yer alan Torino isimli bir şehirde geçiyor, hem mimarisi hem de atmosferi çok güzeldi bence. Ama nedense İtalyan kültürüne ait daha fazla şey görmeyi bekledim açıkçası. Mesela kullanılan şarkılar çok güzeldi ama daha fazla İtalyanca şarkı duymak isterdim, tabii Netflix'in artık global bir oluşum olduğunu düşünürsek bu gayet normal sanırım. Yine de en azından modasıyla isim yapmış İtalya'nın moda anlayışını başrolümüz Alice'nin üzerinde görebilmeyi dilerdim... Dizinin büyük kısmında o kadar kötü giyiniyor ki özellikle bazı sahnelerde stilistin seçimlerini sorgulamadan edemedim.
Tabii bunun dışında dizi genel olarak cıvıl cıvıl; ayrıca ne durağan ne de aşırı hareketli, sizi yormuyor. Gereksiz dramla sizi boğmuyor ya da "çok uzattılar" dedirtmiyor, "zaten dizi 6 bölüm neyi uzatmış olabilirler" diye sorabilirsiniz fakat bazen mini dizileri izlerken dahi konunun gereksiz şekilde uzatıldığını düşündüğüm oluyor. 
Alice'nin sıkıntıları klasik olarak günlük hayatta az çok herkesin karşılaşabileceği şeyler ve konu genel olarak izleyiciyi kahkahalara boğmasa da gülümsetecek şekilde ele alınmış. Özellikle de Tio'yla aralarındaki ilişkiye bayıldım, Tio bir astrolog olarak -ve dizinin konusu gereği- elbette her şeyi astrolojiye, yıldızlara ve haritalara bağlayıp zaman zaman içimi biraz baysa da enerjisi çok iyi bir karakterdi. Tam olarak "keşke benim de böyle bir arkadaşım olsa" dedirtecek bir karakter yapmışlar.
Karakter demişken oyunculukları da gayet yeterli buldum, bu konuda her şey ortalama ve ölçülüydü. Dizide Alice'in kıyafetleri dışında sinirimi bozan tek şey Alice'nin eski sevgilisi Carlo ve Davide oldu. Neden bilmiyorum ama son sahneyle alakasız bir şekilde Davide bir türlü ısınamadığım bir karakterdi zaten, umarım Tio'nun başından beri Alice'nin birlikte olması gereken ideal aslan burcu erkeği olarak sunacakları kişi Davide değildir. 
Tabii Davide her ne kadar benim için -ve son sahnede sanıyorum ki herkes için- sinir bozucu olsa da kesinlikle önce Alice'yi bırakıp ardından hamile kız arkadaşıyla nişanlandıktan sonra onu da aldatan ve hiçbir şey yokmuş gibi gizlemeye çalışan Carlo'nun yanında solda sıfır kalıyordu. Yine de bu noktada hoşuma giden bir şey var ki o da Alice ve Cristina arasındaki ilişkinin sonunda rakip kadın kavgasına evrilmeyip birbirine destek olan iki kadın olarak yansıtılmasıydı. Tabii umarım Cristina bir şekilde aldatıldığını kesin olarak öğrenir çünkü Carlo ve Alice ondan saklamaya çalıştıkça ekran başında sinirlerim zıpladı. 
Yorumu yavaş yavaş sonlandırmak gerekirse An Astrological Guide For Broken Hearts kesinlikle yorgun geçen bir günün ardından tek oturuşta kafanızı yormadan izleyip bitirilecek bir dizi olmuş. Sıcak atmosferi, güzel şehir manzaraları, samimi karakterleri ve karikatürize edilmemiş gerçek hayatın içinden ilişkileriyle dizi kendini size bir çırpıda izletiyor zaten. İnsan ilişkileri üzerine kafa yormadan izlenecek bir dizi arıyorsanız hiç düşünmeden şans verebilirsiniz. Umarım ikinci sezonda da bozmayıp fazla uzatmadan bu sezonda olduğu gibi tadında bitirirler. 
Bir sonraki yorumda görüşmek üzere ve iyi bir sene geçirmeniz dileğiyle!




Yorumlar

  1. Gerçekten farklı bir konu işlemişler sayende izlenecekler listesi hiç boş kalmıyor🥰🥰🥰

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popular Posts

The Untamed Dizi Yorumu

Herkese merhaba! Yıl sonunu çok sevdiğim bir diziden bahsederek kapatmak ve herkese mutlu yıllar dilemek istedim. The Untamed bir süredir izlemek istediğim ancak bölüm sayısı fazla olduğu ve daha önce herhangi bir Çin yapımı izlemediğim için sürekli ertelediğim bir diziydi. Dizinin konusu hakkında hiçbir fikrim yoktu, sadece bir novel uyarlaması ve BL temalı olduğunu biliyordum. 50 bölüm gözümde çok büyüdüğü için sürekli erteledim ve itiraf etmek gerekirse Çince kulağıma önceden pek hoş gelmediği için ön yargılarım vardı. Fakat diziyi bitirdikten sonra rahatlıkla söyleyebilirim ki ön yargılarım aslında gereksizmiş. Diziye başlarken 50 bölümü gözünde büyüten ben, 10 bölümü izledikten sonra keşke dizi daha uzun olsaymış demeye başladım, hatta son bölümü izlerken 50 bölümlük birkaç sezon olmasını istedim ve bence daha uzun olsaymış da olurmuş çünkü Bulut Kovuğu'nda aldıkları eğitimi bile ayrı bir dizi olarak izleyebilirdim.  Diziyi hiç duymayanlar için kısaca konusundan bahsedeyim önc

The Flower of Evil Dizi Yorumu

Herkese merhaba, The Flower of Evil'ı yeni bitirdim ve bitirir bitirmez hemen yorumunu yazmak istedim çünkü inanılmaz iyiydi ve izlerken her bölümünden ayrı keyif aldım. Bilmeyenler için dizinin konusunu ve merak edenler için tanıtımını  aşağı bırakıyorum ve sonrasında spoiler içeren yorumuma geçiyorum. Dizi, karanlık geçmişini gizleyen ve başka birinin kimliği altında yaşayan bir adam ( Lee Joon-Gi ) ile o adamın (kocasının) peşine düşen bir dedektifin ( Moon Chae-Won ) etrafında dönmektedir. Öncelikle diziye başlama sebebim dizi hakkında okuduğum iyi yorumlar, Lee Joon-Gi'nin oyunculuğu ve dizideki kızıyla paylaştığı fotoğrafları görmem oldu. Başlarken çok yüksek beklentilerim yoktu fakat dizi daha ilk bölümünden bile merak uyandırdı ve beni içine çekmeyi başardı. Kore dizileri izlemeye karantina döneminde başladım ve açıkçası çok fazla ön yargım vardı, çoğu insan gibi ben de İngiliz ve Amerikan dizileri izlemeye alışık olduğumdan bir Kore dizisi izlemek hiç de cazip gelmiyor

Edgar Allan Poe - Bütün Şiirleri // Kitap Yorumu

 Herkese merhaba, Aslına bakılırsa bu yazıyı uzun bir süredir yazmayı planlıyor olduğum halde nasıl yazacağımı bir türlü tasarlayamadığım için erteliyordum. Şiir tutkunu olduğumu söyleyemem, fakat hoşuma giden şiirleri ve sevdiğim yazarların derlemelerini okumayı severim. Edgar Allan Poe kullandığı imgeler ve kafanızda çizdiği soyut resimlerle okumaktan keyif aldığım yazarlardan birisi. Bu nedenle daha kitabın kapağını açarken bile beni içine çeken dünyanın hoşuma gideceğinden emindim. Şiirler hakkındaki yorumuma geçmeden önce İthaki Yayınları'ndan çıkan derlemeyi okudum ve çevirisinin çok başarılı olduğunu söyleyemem açıkçası. Elbette çeviri yapmak, özellikle de şiir çevirisi yapmak oldukça zor bir iş, ama yine de çok daha iyi olabilirmiş diye düşünmeden edemedim. Neyse ki bir tarafta orijinal dil, diğer tarafta çeviri olacak şekilde basmışlar, bu yüzden de çok problem olmadı.  Şiirlerin hepsini eşit derecede sevdiğimi söyleyemem tabii ki, içlerinde hoşuma gitmeyen şiirler de oldu