Ana içeriğe atla

Erased Dizi Yorumu

 Merhabalar!

"Erased" olarak da bilinen Boku Dake Ga Inai Machi'yi yaklaşık olarak 1.5 yıl önce merakımdan uykusuz kalarak soluksuz izlemiş ve favori animelerim listesine çoktan eklemiştim ve kısa bir süre önce 2017 yılında Netflix uyarlaması yapıldığını görünce "neden ilk Japon dizim çok sevdiğim bir animenin uyarlaması olmasın ki" diye düşündüm ve işte 12 bölümün ardından buradayım.

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki animelerin film veya dizi uyarlamasının çok büyük bir fanı olduğumu söyleyemem (bkz: Death Note Netflix film uyarlaması). Nedense uyarlama iyi de olsa bir şekilde çizimlerle elde edilen o büyülü dünyayı bozduğunu düşünüyorum ama neyse ki Erased orijinaline fazlasıyla sadık kalan ve karakter seçiminde de büyük ölçüde başarıyı yakalayan bir yapım olduğundan benim için elbette animenin önüne geçmese de en azından "keşke izlemeseymişim" dedirtmedi. 
Dizinin konusuna kısaca değinecek olursak bir manga yazarı olan Satoru Fujinuma bir gün sıra dışı bir yeteneği olduğunu fark eder, kısa bir süre zarfında geçmişe gidebilmekte ve geleceği değiştirebilmektedir. Bu yeteneği nasıl kontrol edeceğini ya da nasıl kullanacağını bilemeyen Satoru günün birinde ansızın bir felaketle karşı karşıya gelir. Annesini evde kanlar içinde bulan Satoru işlerin iyice sarpa sarmasıyla korkunç bir cinayete kurban giden annesinin katili durumuna düşer ve polislerden kaçarken birdenbire kendini 1988 yılında, ilkokul sıralarında bulur. Bu yıllarda esrarengiz bir şekilde öldürülen sınıf arkadaşı Kayo Hinazuki'nin başına gelenleri önleyerek geçmişi ve dolaylı yoldan geleceği değiştirmeye ve faili bulmaya çalışırken işler içinden çıkılmaz hale gelir. 
Zaman yolculuğu, geçmişi değiştirerek alternatif bir evrende yeni bir gelecek yaratma ve karlı bir atmosferde geçen hikayeler üçlemesine bayıldığımdan ve bu dizi de tüm bu üç unsuru da içinde bulundurduğundan zaten bende daha en baştan iyi bir izlenim bırakmıştı ve üstüne en az animesindeki kadar sevimli bulduğum Kayo ve Satoru da eklenince 12 bölüm gözümü açıp kapayıncaya kadar bitti. 
İlk kez bir Japon dizisi izlediğimden Japoncayı her duyduğumda ister istemez kulağım o abartılı anime tonlamalarını aradı ama elbette günlük hayatta öyle konuşmadıklarını biliyordum, kaldı ki herkesin sokakta Inuyasha ya da Eren Jaeger gibi konuştuğunu hayal dahi edemiyorum... 
Dizinin atmosferi çok başarılıydı bence, renk seçimlerine bayıldım; gerçekten izlerken siz de karakterlerle birlikte soğuk bir kasabada kan dondurucu bir olayı çözmeye çalışıyormuş gibi hissediyorsunuz. Tüm bu soğukluğa tezat olarak da aralarındaki dostluk, özellikle de doğum günü sahnesinde çocukların toplanıp beraber kutlama yapması, birbirlerine aldığı hediyeler, Kayo'nun ilk kez sevildiğini ve önemsendiğini hissetmesi izlerken insanın içini ısıtıyordu. 
Tabii önceden animesini izlediğim için dizide asıl heyecan uyandırması gereken yerler bende bir etki uyandırmadı, fakat ilk kez izleyecek birisi için 12 bölüm tek oturuşta bitirilebilecek uzun ve güzel bir macera filmi tadındaydı aynı zamanda. İlk kez izlerken Satoru'nun geçmişi değiştirmek için verdiği çaba ve sonunda bir şeyleri iyileştirmenin karşılığında ödenmesi gereken bedel beni gerçekten etkilemişti. Zaten böyle zaman yolculuğu yapımlarına aşinaysanız az çok biliyorsunuzdur ki iyi şeylere yol açmak için de olsa geçmişteki herhangi bir şeyi değiştirmek asla tek taraflı basit bir hamle değildir. Sonuçlar daima öngörülemez, tehlikeli ve genellikle de ağırdır; bir şeyleri kazanırken bir şeyleri de feda etmeniz gerekir. Satoru'nun yaptığı fedakarlık sonucunda ödediği bedelse çok büyüktü ve izlerken acaba olacakları bilse yine de aynı şekilde davranır mıydı yoksa farklı bir yol mu arardı diye düşündüm. 
Dizi etkileyici ve özgün hikayesiyle hem dram hem de gerilim yönünden oldukça tatmin ediciydi, ancak eleştiri getirmek istediğim ufak bir nokta var. Sonlara doğru animedeki hikayeden ufak tefek de olsa saptıkları kısımları biraz sıkıcı ve gereksiz buldum dürüst olmak gerekirse. Animede izlediğim şekliyle çok beğenip başarılı bulmuştum ve "keşke şu kısım şöyle olsaydı" dediğim bir nokta yoktu, diziyi izleyince de neden böyle düşündüğümü anladım çünkü ufak çaplı da olsa son bölümlerde gördüğümüz değişiklikler benim açımdan hikayeye kayda değer bir şeyler katmıyordu. Bunun yanı sıra bir de görsel efektlerinin sınıfta kaldığını düşündüğüm birkaç sahne vardı, tabii dizinin nasıl bir bütçeyle çekildiğini bilmediğimden izlerken çok sorun etmedim.
Genel anlamda hikayeyi tekrar görmek güzeldi, dizi de bekleneni aşağı yukarı veriyordu. Yine de büyük bir parantez açmam gerekiyor ki sırf Kayo'nun otobüste Satoru'nun omzunda uyuduğu -ve dizide yer almayan- sahne için bile diziyi sevdiyseniz ya da izlemeyi düşünüyorsanız animeye de kesinlikle bir şans vermelisiniz. Özellikle de bu soğuk günlerde gece battaniyenizi ve çayınızı alıp ne izleyeceğinizi bulamıyorsanız Erased kısa bölümleri, izleyiciyi sıkmayan, etkileyici ve yer yer üşüten zaman zamansa içinizi ısıtacak hikayesiyle aradığınız yapım. 


Yorumlar

  1. Kesinlikle kendisini soluksuz izlettiren bir yapım. Şu ana kadar izlediğim animeler arasında da favorilerimden biri🥰🥰🥰

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popular Posts

The Untamed Dizi Yorumu

Herkese merhaba! Yıl sonunu çok sevdiğim bir diziden bahsederek kapatmak ve herkese mutlu yıllar dilemek istedim. The Untamed bir süredir izlemek istediğim ancak bölüm sayısı fazla olduğu ve daha önce herhangi bir Çin yapımı izlemediğim için sürekli ertelediğim bir diziydi. Dizinin konusu hakkında hiçbir fikrim yoktu, sadece bir novel uyarlaması ve BL temalı olduğunu biliyordum. 50 bölüm gözümde çok büyüdüğü için sürekli erteledim ve itiraf etmek gerekirse Çince kulağıma önceden pek hoş gelmediği için ön yargılarım vardı. Fakat diziyi bitirdikten sonra rahatlıkla söyleyebilirim ki ön yargılarım aslında gereksizmiş. Diziye başlarken 50 bölümü gözünde büyüten ben, 10 bölümü izledikten sonra keşke dizi daha uzun olsaymış demeye başladım, hatta son bölümü izlerken 50 bölümlük birkaç sezon olmasını istedim ve bence daha uzun olsaymış da olurmuş çünkü Bulut Kovuğu'nda aldıkları eğitimi bile ayrı bir dizi olarak izleyebilirdim.  Diziyi hiç duymayanlar için kısaca konusundan bahsedeyim önc...

Taylor Swift - Fearless (Taylor's Version) Albüm Yorumu

Herkese merhaba! Taylor Swift'in aniden duyurduğu albümlerle, her yere sakladığı gizli mesajlarıyla ve beklenmedik anda gelen projeleriyle kalbimize indirmesine artık çok alışmış olsam da Fearless Taylor's Version beni normalden de fazla heyecanlandıran bir albümdü ve bu upuzun albümün incelemesini yazmak için çıktığı andan itibaren sabırsızlanıyordum. 13 yıl önce çıkardığı bir albümü tekrar düzenleyip, üzerine bir şeylere katarak bir kez daha dinleyicilere sunmak ve yıllar öncesinin albümüyle listeleri alt üst edip başarıdan başarıya koşarak müzik tarihine adını kazımak kolay bir iş değil, fakat söz konusu Taylor Swift olunca pek de sürpriz olduğunu söyleyemem. Sonuçta karşımızda küçük yaşlarından beri kendi şarkılarını yazıp besteleyen ve gitarını elinden asla bırakmayan yaratıcı bir kadın var.  Big Machine Records'la olan skandalını belki duymuşsunuzdur, kendi yazdığı ve emek verdiği şarkılarının haklarının elinden alınmasıyla çok büyük bir sarsıntıya uğradı. Ancak çoğu ...

Taylor Swift - Evermore Albüm Yorumu

 Herkese merhaba! Sonunda Evermore albümünü üzerine bir şeyler söyleyebilecek kadar dinleme ve anlama sürecimi bitirdim... Taylor Swift'in Folklore albümünün kız kardeşi olarak tanımladığı Evermore yine kimsenin beklemediği şekilde sürpriz olarak pat diye duyuruldu ve geldi. Daha albümün konsept fotoğraflarından bile beklentim aşırı yüksek olduğu için albüme aşık olmama hiç şaşırmadım. Tıpkı Folklore gibi sözleriyle, lyric videolarının güzelliğiyle, temasıyla ve melodileriyle baştan aşağı estetik bir albüm. Folklore dinlerken hissettiğim güzel bir şiir kitabı okuyormuşum hissi bu albümü dinlerken de geçerli oldu. Siyah-beyaz ağırlıklı temalı kız kardeşinin aksine Evermore bizi renkli bir dünyaya davet ediyor, ancak bu tabii ki şarkıların birbirinden çok kopuk olduğu anlamına gelmiyor çünkü aslına bakılırsa iki albüm bir kağıdın iki yüzü gibi olmuş tam anlamıyla. Folklore bana yazın sonları ve sonbahar havası verirken Evermore kış ve ilkbaharın başları gibi hissettirdi ve bu bütünlü...