Ana içeriğe atla

Loki Dizi Yorumu

 Herkese merhaba!

Uzun süredir merakla beklediğim Loki'ye çıkar çıkmaz başladıktan sonra ders yoğunluğum nedeniyle biraz ara vermek durumunda kalsam da sonunda bitirdim ve üzerinden çok geçmeden hakkında birkaç şey söyleyeyim dedim. Öncelikle geçen sene dizide Loki'nin birine aşık olacağına dair bir söylenti geldikten sonra fanlar arasında epey olay olmuştu çünkü büyük çoğunluğumuz yaz dizisinden fırlama aşık bir Loki izlemek istemiyordu. Elbette bu kaliteli bir senaryo yazılamaz demek değil, fakat karakterin geneline baktığımızda Loki aşık adam fedakarlıklarını izlemek isteyeceğimiz bir tipleme de değil bana kalırsa. Sonuçta Loki kötülük/haylazlık tanrısı ve çok daha özgün bir senaryoyla seyirciye sunulabilir.

Tabii bu konuda onlarca olasılık ortaya atıldıktan sonra diziyi bitirince hepimiz az çok şaşırmışızdır, biraz aşağıda ayrıntılı olarak değineceğim tekrar bu noktaya. Yorumlamaya başlamadan önce genel anlamda diziyi ortalama üstü bulduğumu belirtmek isterim çünkü bence dizi bağımsız olarak ele alındığında oldukça akıcı olsa da Marvel evreninden aşina olduğumuz Loki tiplemesi düşünüldüğünde tam olarak potansiyelini kullanamadıklarını düşünüyorum. Eh, bunları söyledikten sonra ne kastettiğimi daha ayrıntılı açıklayacağım *ve ufak tefek birkaç spoiler içeren* yorumuma başlayabilirim. 

Açıkçası dizi çıktığı gün büyük bir heyecanla başladım, hayal kırıklığına uğradığımı söyleyip diziye haksızlık edemem, ancak daha en başından karşımızda gördüğümüz karakter tam olarak tanıdığımız ve Marvel evrenini konu alan filmler boyunca bize yansıtılan Loki değildi. İnsanların (daha doğrusu TVA'in) kolaylıkla alt ettiği bu Loki, kurnaz ve çıkarcı olmaktan çok daha komik ve duygusaldı. Aslında ben diğer filmlerde de Loki'nin bu yanını görmeyi seviyordum ama nadiren gösterildiğinde izlemesi keyifli oluyordu, Loki direkt olarak karşımıza komiklikler peşinde olan, duygusal ve hatta biraz da güçsüz bir karakter olarak sunulduğunda farklı bir karakteri izliyormuşum gibi hissettim zaman zaman. 
Elbette Tom Hiddleston başarılı oyunculuğuyla karakterle bütünleşerek diziyi çok üste taşımış, ancak zaten asıl sorun oyunculuktan ve karakterin tiplemesinden çok bildiğimiz Loki gibi hissettirmemesi.
İşte Loki mi değil mi diye bizi şüpheye düşüren Loki'nin, hiç hesapta olmayan bir şekilde kendini Marvel çizgi romanlarında da adından söz edilen TVA isimli bir "örgütün" elinde bulmasıyla asıl olaylar başlıyor. Zamanın akışını ve işleyişini elinde tutan TVA (Time Variance Authority), ellerindeki polisler ve otoriteyle zamanın "kusursuz" aktığından emin olmayı amaçlıyor. Bu noktada neden bilmiyorum dizi bana tam olarak bir Amerikan yapımı izliyormuşum hissiyatını çok başarılı bir şekilde verdi. Belki de uzun süredir Asya yapımları izlediğimdendir; bilemiyorum, fakat diyaloglardan tutun da inşa edilen sisteme ve tiplemelere kadar her şey böyleydi. Özellikle de birbirlerinden oldukça farklı olan Mobius ve Ravonna karakterleri tam olarak Amerikan süper kahraman filmlerinin olmazsa olmazlarıydı. 
Mobius ilk başta biraz sinirimi bozsa da sonlara doğru oldukça kanımın ısındığı, yok edilince üzülüp geri döndüğünü gördüğümde sevindiren, Loki'yle diyaloglarıyla da zaman zaman güldürüp zaman zaman hüzünlendiren bir karakterdi. Tabii ki karakterin derinliğini pek bilemiyoruz çünkü kendisi bile hatırlamıyor, ama geçmişinden de çok merakla beklenen bir şey varsa o da ikinci sezonda olmasını herkesin dört gözle beklediği jet ski sahnesi. Kısaca Mobius, olayların başında kötülerin tarafındayken gerçeği öğrenmesiyle beklenmedik bir anda karar değiştirerek ana karakterin safına geçen o klasik tipleme. İyi ki de saf değiştirmiş çünkü kendisini ekibin bir parçası olarak gerçekten sevdim. 
Zamanla sempatik gelen Mobius'un aksine giderek daha itici bir karakter haline gelen ve düzene sorgusuz sualsiz itaati temsil eden Ravonna ise izlerken bazen beni aşırı yordu. Tabii bu anlamda TVA'in dinamiğini oldukça iyi yansıtıyordu bana kalırsa, sonuçta herkes Mobius gibi olsaydı ortada sürdürebilecekleri bir düzen de kalmazdı. Bu bağlamda Ravonna da kurulu sistemin sadık piyonlarından; ne olursa olsun gerçeklere kör ve sağır kalmayı başarabilen ve hayatını kendisi için hiçbir yararı olmayan bir oluşuma bağlamış diğer bir klasik süper kahraman filmi tiplemesi. 
Son olarak daha yazının girişinde bahsettiğim kısma dönerek dizinin önemli bir başka karakterinden bahsedecek olursak kendisi aslında Loki olan Sylvie. Anlayacağınız üzere aşkından ölen bir Loki izlemek istemiyoruz diye söylenip teoriler üretilirken Loki'nin bir anlamda narsistliğin zirvesine ulaşarak kendisine aşık olduğunu görüyoruz. Kime aşık olacak ki acaba diye düşünürken meğer Loki gidip kendisine aşık oluyormuş, tabii oldukça anlaşılır bir tercih... Zaten Loki olsa olsa kendine olan aşkından ölebilirdi. Bir açıdan karakterin doğasını yansıtmak için oldukça akıllıca bir senaryo, ancak öte yandan da bu nokta diziye ne kattı ki diye düşünmeden edemiyorum. Düşündükçe daha da absürt hale gelen bu durumu neyse ki asıl konunun önüne geçecek şekilde uzatmamışlar. İkinci sezon Loki ve Sylvie'nin hikayesi nereye varacak sabırsızlıkla bekliyorum. 
Ayrıca dizi boyunca Loki'yi bir timsah da dahil olmak üzere -aynı anda- pek çok farklı formda görüyoruz, elini nereye atsan bir Loki'ye çarpıyorsun gibi bir durum oluşuyor. Loki'yi bir sürü Loki arasında sıkışıp kalmışken izlemek keyifliydi gerçekten. 
Zaman yolculuğu, mekanlar, evren ve efektler oldukça başarılıydı; tabii bunlar Marvel Sinematik Evreni'nin genelde iyi olduğu konular. Yine de özellikle zaman yolculuklarıyla ışınlandığımız mekanları ve TVA'in şimdiye kadar izleyiciye yansıtılan sistematik düzenini övmeden geçemeyeceğim, izlerken gerçekten de farklı bir evrenin kapısını aralamışsınız gibi hissettiriyor. Müzikler de gayet başarılıydı, "Green Theme"i ayrıca çok sevdim, bölüm sonlarında seçilen müzikler/ şarkılar da çok iyiydi. 
Paralel evrenleri ve sonsuz olasılıkları izlemeye bayılan birisi olarak bölümleri arka arkaya izledim, özellikle de ikinci sezona Dr. Strange de dahil olursa olacakları hayal edemiyorum. Dediğim gibi Loki'yi değil de onun görsel ikizini izliyormuşum gibi hissettirdi ara ara, yine de buna çok takılmadığınızda dizi akıp gidiyor. Yalnızca 6 bölümden oluşan bu mini diziyi -özellikle de Marvel evrenini seviyorsanız- kesinlikle listenize eklemenizi öneririm. (Hatta Avengers: Endgame izlediyseniz aklımıza trajik bir öyküyle kazınan Sonsuzluk Taşları'nın kağıt tutacağı olarak kullanıldığını görüp bir kez daha travma geçirmek için bile izlemenizi öneririm). Sıcaktan kafamızı pek de bir şeylere yormak istemediğimiz bugünlerde tek oturuşta bitirilebilecek keyifli bir yapım olmuş.
Sonraki yorumda görüşmek üzere!





Yorumlar

Yorum Gönder

Popular Posts

The Untamed Dizi Yorumu

Herkese merhaba! Yıl sonunu çok sevdiğim bir diziden bahsederek kapatmak ve herkese mutlu yıllar dilemek istedim. The Untamed bir süredir izlemek istediğim ancak bölüm sayısı fazla olduğu ve daha önce herhangi bir Çin yapımı izlemediğim için sürekli ertelediğim bir diziydi. Dizinin konusu hakkında hiçbir fikrim yoktu, sadece bir novel uyarlaması ve BL temalı olduğunu biliyordum. 50 bölüm gözümde çok büyüdüğü için sürekli erteledim ve itiraf etmek gerekirse Çince kulağıma önceden pek hoş gelmediği için ön yargılarım vardı. Fakat diziyi bitirdikten sonra rahatlıkla söyleyebilirim ki ön yargılarım aslında gereksizmiş. Diziye başlarken 50 bölümü gözünde büyüten ben, 10 bölümü izledikten sonra keşke dizi daha uzun olsaymış demeye başladım, hatta son bölümü izlerken 50 bölümlük birkaç sezon olmasını istedim ve bence daha uzun olsaymış da olurmuş çünkü Bulut Kovuğu'nda aldıkları eğitimi bile ayrı bir dizi olarak izleyebilirdim.  Diziyi hiç duymayanlar için kısaca konusundan bahsedeyim önc

The Flower of Evil Dizi Yorumu

Herkese merhaba, The Flower of Evil'ı yeni bitirdim ve bitirir bitirmez hemen yorumunu yazmak istedim çünkü inanılmaz iyiydi ve izlerken her bölümünden ayrı keyif aldım. Bilmeyenler için dizinin konusunu ve merak edenler için tanıtımını  aşağı bırakıyorum ve sonrasında spoiler içeren yorumuma geçiyorum. Dizi, karanlık geçmişini gizleyen ve başka birinin kimliği altında yaşayan bir adam ( Lee Joon-Gi ) ile o adamın (kocasının) peşine düşen bir dedektifin ( Moon Chae-Won ) etrafında dönmektedir. Öncelikle diziye başlama sebebim dizi hakkında okuduğum iyi yorumlar, Lee Joon-Gi'nin oyunculuğu ve dizideki kızıyla paylaştığı fotoğrafları görmem oldu. Başlarken çok yüksek beklentilerim yoktu fakat dizi daha ilk bölümünden bile merak uyandırdı ve beni içine çekmeyi başardı. Kore dizileri izlemeye karantina döneminde başladım ve açıkçası çok fazla ön yargım vardı, çoğu insan gibi ben de İngiliz ve Amerikan dizileri izlemeye alışık olduğumdan bir Kore dizisi izlemek hiç de cazip gelmiyor

Edgar Allan Poe - Bütün Şiirleri // Kitap Yorumu

 Herkese merhaba, Aslına bakılırsa bu yazıyı uzun bir süredir yazmayı planlıyor olduğum halde nasıl yazacağımı bir türlü tasarlayamadığım için erteliyordum. Şiir tutkunu olduğumu söyleyemem, fakat hoşuma giden şiirleri ve sevdiğim yazarların derlemelerini okumayı severim. Edgar Allan Poe kullandığı imgeler ve kafanızda çizdiği soyut resimlerle okumaktan keyif aldığım yazarlardan birisi. Bu nedenle daha kitabın kapağını açarken bile beni içine çeken dünyanın hoşuma gideceğinden emindim. Şiirler hakkındaki yorumuma geçmeden önce İthaki Yayınları'ndan çıkan derlemeyi okudum ve çevirisinin çok başarılı olduğunu söyleyemem açıkçası. Elbette çeviri yapmak, özellikle de şiir çevirisi yapmak oldukça zor bir iş, ama yine de çok daha iyi olabilirmiş diye düşünmeden edemedim. Neyse ki bir tarafta orijinal dil, diğer tarafta çeviri olacak şekilde basmışlar, bu yüzden de çok problem olmadı.  Şiirlerin hepsini eşit derecede sevdiğimi söyleyemem tabii ki, içlerinde hoşuma gitmeyen şiirler de oldu