Ana içeriğe atla

When Harry Met Sally... Film Yorumu

Herkese merhaba,

Bugün uzun süredir listemde olan ama izlemeye yeni fırsat bulabildiğim bir filmden bahsedeceğim. Aslında izlemeye yeni fırsat bulmuş olmak pek doğru bir bahane değil sanırım çünkü genel olarak film listeme yeni filmler eklemeyi sevsem de film izlemekle pek aram olmadığı için erteliyorum. Sinema hariç oturup film izleyebilen birisi değilim genelde, neden bilmiyorum ama arka arkaya beş-altı bölüm dizi izlemek film izlemekten hep daha iyi bir seçenekmiş gibi geliyor. Özellikle süre kısmında "2 saat 30 dakika" yazdığını görünce direkt kaçıyorum... Bir de öykü okumayı pek sevmiyor olmamla aynı mantığı kuruyorum galiba, uzun romanlar okumayı ve diziler izlemeyi tercih ediyorum çünkü karakterlerin dünyalarına daha uzun süre misafir olabilmek, onları daha iyi tanıyabilmek hoşuma gidiyor.

Tabii "When Harry Met Sally..." izlerken hiç de sıkıldığımı söyleyemeyeceğim çünkü hem film bir buçuk saat uzunluğundaydı hem de çok akıcı olduğu için zamanın ne ara geçtiğini bile anlamadım. Filmi listeme ekleme nedenim twitter'da gördüğüm kısa bir kesitti ve meğerse filmin sonunu izlemişim ama zaten bu tarz filmleri izlerken sonunun sizi şaşkına çevirmesini değil de izlerken keyifli zaman geçirmeyi bekliyorsunuz. 

Film 1977 yılında bir üniversite kampüsünde başlıyor, Harry ve Sally ilk kez tanışıyor. Harry, Sally'nin arkadaşlarından birinin sevgilisi ve mezuniyet sonrası birlikte New York'a 18 saatlik bir araba yolculuğu yapmaları gerekiyor. Film daha ilk andan beni  yakalamayı başardı çünkü tam olarak eski yıllarda geçen şeylere aşığım, bir de üstüne çok iyi seçilmiş müzikler, dönemi yansıtan başarılı stiller ve keyifli diyaloglar olunca daha ilk dakikalardan filmi beğendim. Dönemin kıyafetlerini, saç stillerini ve mekanlarını görmek aşırı hoşuma gitti. 

Harry ve Sally ilk başta birbirlerinden pek de hoşlanmıyorlar çünkü zıt kişilikler ve Sally arkadaşının sevgilisinin onunla flört etmeye çalışmasını istemiyor. 

Yolculuk sırasında mola verip birlikte bir kafeye giriyorlar ve Harry, Sally'nin yemek sipariş ederken bile aşırı titiz ve ayrıntılı davranmasını biraz alaya alıyor. Açıkçası ben Sally'nin karakterini epey sevdim çünkü yansıttığı titiz, mesafeli ama kendine güvenen kişiliğini hoş buldum. Ayrıca söylemeden geçemeyeceğim, Meg Ryan inanılmaz güzel bir kadın ve filmdeki saç stillerine kelimenin tam anlamıyla bayıldım. Ayrıca birlikte oturup yemek yedikleri kafe ve arkada çalan şarkılar da çok güzeldi, genel olarak filmde mekanları ve müzikleri çok başarılı seçmişler zaten. İzlerken o yıllarda yaşamış olmayı diledim -sürekli dilemiyormuşum gibi...

***

"Öyle mi? Yeni bir kitap alınca önce daima son sayfasını okurum. Eğer bitirmeden ölürsem sonunu bileyim diye. Dostum, işte bu karamsarlıktır."

***
Harry ve Sally hayata dair zıt görüşler paylaşıyorlar demiştim, birbirleriyle en ters düştükleri noktalardan biriyse Harry bir kadın ve bir erkeğin arkadaş olabileceklerine inanmıyor, Sally de bunun saçmalık olduğunu düşünüyor. Sally aynı zamanda Harry arkadaşının sevgilisi olduğu için onunla ilgilenmediğini söylüyor, yolculuk bitiyor, ayrılıyorlar ve beş yıl sonrasına gidiyoruz. Beş yıl sonrasında Harry ve Sally tesadüfen karşılaşıyorlar ancak birbirlerini tanımamış gibi yapıyorlar, ta ki uçakta bir kez daha denk gelene dek...


Aradan geçen bu süre zarfında tabii ikisi de mezun olmuş ve hayatları da epey değişmiş. Sally hayalindeki gibi gazeteci olmuş ve bir erkek arkadaşı var, Harry de evlenmek üzere. Fakat evlenmek üzere olmasına rağmen Sally'yle biraz flört ediyor ve beş yıl önceki sevgilisini soruyor. Sally artık görüşmediklerini söyleyince de "ne yani, beni arkadaşlığını bitireceğin birisi için mi geri çevirmiştin o gün" şeklinde konuşunca yine birbirlerine sinir olarak ayrılıyorlar. Bir kez daha beş yıl sonrasına gidiyoruz.

Aynı zamanda filminde ara sıra yaşlı ve evli çiftlerin tanışma hikayelerini dinliyoruz, bence sevimli bir detay olmuş.


Tabii beş yıl sonrasına gittiğimizde ikisinin de hayatları yine oldukça değişmiş oluyor, Sally evlenmek istediği için sevgilisinden ayrılmak zorunda kalmış ve Harry de eşi başkasına aşık olduğu için terk edilmiş ve boşanıyor. İkilinin yolları bir kez daha kesişiyor ancak bu kez birbirlerine sinir olmak yerine vakit geçirmeye başlıyorlar. Açıkçası birlikte vakit geçirdikleri sahneleri ve konuşmalarını oldukça keyifli buldum, zaten film kısaydı fakat hiçbir şey gereğinden fazla uzatılmamış ya da dramatize edilmemişti. Aynı senaryoyu günümüzde çekilen bir filmde izlesek muhtemelen çok klişe olduğunu düşünür ve eleştirirdik ama filmin 1989 yapımı olduğunu düşününce klişe ya da tamamen sıradan demek haksızlık olur bence. Ben izlerken başarılı bir romantik komedi olduğunu düşündüm.

Arkadaşları Sally'yi teselli etmeye çalışıyor fakat Sally iyi olduğunu söylüyor, tam tersi Harry de bir türlü toparlanamıyor. Birlikte epey vakit geçirip sıkı bir dostluk kuruyorlar, birlikte yemek yiyorlar, akşam telefonla birbirlerini arayıp aynı filmi izliyorlar, Noel'i birlikte kutluyorlar, her şeyi paylaşıyorlar ve aynı zamanda birbirlerine yardımcı olmaya çalışıyorlar. Derken ikisi de bir şeyler hissetmeye başlıyor ancak arkadaşlıklarının mahvolmasını da istemiyorlar. 


İşlerin daha kötüye gitmesini önleyeceklerini düşünerek birbirlerine en yakın arkadaşlarını tanıtıp aralarını yapmaya çalışıyorlar ancak birlikte çıktıkları yemekte arkadaşları birbirine aşık oluyor ve gecenin sonunda ikisi yine yalnız başlarına kalıyor... Bu esnada Harry'nin bunalımını görüyoruz çünkü ayrıldığı eşini özlüyor ve olanları bir türlü atlatamıyor, hatta Sally'yi de kendi ayrılığını çabucak atlatabilen birisi olduğu için suçluyor. Fakat biz Sally'nin aslında ne kadar duygusal ve kırılgan birisi olduğunu görüyoruz, aralarındaki iletişime dair en sevdiğim şeylerden biri de kavga bile etseler hemen durumu toparlayıp barışabilmeleri ve olgunlukla fikir farklılıklarını kabul edebilmeleri oldu.


Bu sırada farklı insanlarla çıkmaya başlıyorlar fakat birbirlerini düşünmeye devam ediyorlar. Derken Sally evlenmeyi düşünmediği gerekçesiyle ondan ayrılan eski sevgilisinin evlendiğini öğreniyor ve "demek yalnızca benimle evlenmek istemiyormuş, zaten çok yaşlandım, şimdi ne olacak" depresyonuna giriyor. Tabii herkesin öngördüğü o hatayı yaparak Harry'yi çağırıyor, filmin bu kısımdan sonraki hali romantik komedinin daha dramatik kısmını oluşturuyor. Harry'nin bir zamanlar Sally'ye söylediği gibi arkadaşlıkları bozuluyor çünkü Sally aralarında bir şeyler olmasını istiyor ama Harry hata yapmaktan ve arkadaşı olarak onu kaybetmekten korkuyor. Bu noktada iki insanın bir ilişkiye ne kadar farklı bakabileceğini de görüyoruz. Sally artık Harry'yle arkadaşı olarak görüşmek istemiyor, bir önceki yılda birbirlerine söz verdikleri gibi yılbaşını beraber geçirmek de istemiyor ve "ben senin teselli ödülün değilim" diyor. Ne diyebiliriz ki... haksız da sayılmaz. Fakat ikisinin davranışlarındaki bu farklılık filmin en başında arabada ettikleri sohbete dayanıyor aslında, Harry en kötüsünü düşünerek öleceğinden korkarak önce kitabın en son sayfasını okuyan biriyken Sally, Harry'nin deyişiyle "i" harfinin noktalarını kalp şeklinde çizen bir iyimser. Bu nedenle de aralarındaki ilişkinin bir sonraki adıma geçmesi konusunda da bu fikirleri onları yönlendiriyor. Harry her şeyin bozulmasından korktuğu için adım atmak istemiyor.


Durmadan birbirlerini özleyip hayatlarına devam etmeye çalışırlarken filmin son kısmına geliyoruz, Sally arkadaşlarıyla bir yılbaşı partisinde ve yanında sıkıntıdan öldüğü birisi var, zorla şakalarına gülmeye çalışıyor ve gitmek için fırsat kolluyor. Harry de evde kurabiye yiyerek maç izliyor, kendini çok iyi olduğuna inandırmaya çalışsa da bir noktadan sonra kendine dürüst olması gerektiğini kabulleniyor. Sonrasında da içindeki sıkıntıya dayanamayıp dışarı çıkıyor, ıssız sokakta vitrinlere bakıp etraftan geçen çiftleri izlerken aklına Sally'yle o ana dek yaşadıkları geliyor ve (nihayet) kararını verip ona doğru koşmaya başlıyor. Yılbaşı olduğu için yoğunluktan taksi bulamayıp koşmak zorunda kalması da tabii romantik filmlerin sonunda alışık olduğumuz itiraftan hemen önceki dramatik yükseliş anı. Sally tam partiden ayrılmak üzereyken onu yakalıyor ve itirafını yapıyor fakat Sally bu kez inanmıyor çünkü sırf yılbaşında yalnız olduğu için böyle hissettiğini düşünüyor.

***
"Hava 20 dereceyken üşümeni seviyorum. Bir buçuk saatte sandviç sipariş etmeni seviyorum. Deliymişim gibi bakarken kaşlarını kıvırmanı seviyorum. Seninle beraber olunca giysime parfümünün sinmesini seviyorum. Ve gece yatmadan önce konuştuğum en son insan olmanı seviyorum. Ve yalnız olduğum için veya yılbaşı akşamı olduğu için değil. Çünkü hayatının geri kalanını birisiyle geçirmek istediğini fark edince hayatının geri kalanının bir an önce başlamasını istiyorsun."

"Görüyor musun? Bu tam da sensin işte, Harry. Öyle şeyler söylüyorsun ki senden nefret edemez hale geliyorum. Ve senden nefret ediyorum, Harry. Gerçekten nefret ediyorum. Nefret ediyorum."
***
Tabii biz de Sally'nin sözlerini dinlerken gülümseyen Harry gibi gülümsüyoruz çünkü Sally'nin hiç de öyle hissetmediğini biliyoruz. Film bir yılbaşı ve romantik komedi klişesi olan öpüşme sahnesiyle sonlandıktan sonra başından beri aralarda karşımıza çıkan evli çiftlerin sonuncusunun tahmin ettiğimiz şekilde Harry ve Sally olduğunu görüyoruz. Kendi hikayelerini tamamlıyorlar, tanıştıktan sonra evlenmelerinin -12 yıl- 3 ay sürdüğünü söylüyorlar, açıkçası film bittiğinde kendimi gülümserken buldum çünkü oldukça sıcak ve tatlı bir filmdi bana kalırsa. Oyuncular oldukça iyi bir iş çıkarmış, aralarındaki kimya da tutmuş, üstüne seçilmiş iyi müzikler, başarılı mekanlar ve eğlenceli diyaloglarla iyi bir romantik komediden beklediğiniz her şeyi veriyor. Zaten bir filmi değerlendirirken de kendi kategorisini ve yapıldığı yılı göz önünde bulundurmak gerekiyor, filmin çok beklendik olduğunu söylemek haklı bir eleştiri olmaz çünkü bir romantik komediden ne kadar tahmin edilemez bir senaryo ve son bekleyebilirsiniz ki?

Eğer ayırabileceğiniz bir buçuk saatiniz varsa ve keyifli vakit geçirmek istiyorsanız kesinlikle izlemenizi öneririm.


Ve son olarak da bence film Harry'nin başta söylediği "kadınlar ve erkekler arkadaş olamaz" teorisini kanıtlamak için değil de iki yakın arkadaşın aslında ne kadar iyi bir çift olabileceklerini ama bunun için arkadaşlıklarını riske atmayı göze almaları gerektiğini anlatıyor. Çünkü sonunda birbirlerini hem en iyi arkadaşı hem de hayat arkadaşı olabilirler ama aynı zamanda arkadaşlıklarını bozduklarıyla kalma ihtimalleri de hep var, bir çeşit kumar gibi. Neyse ki bu kez iyi ihtimali görüyoruz :)






Yorumlar

  1. Uzun zamandır yeni blog yazını bekliyordum🤭🥰 Sonunda geldiii🥳Her zamanki gibi olurken çokça keyif aldığım bir yazı oldu. Gerçekten anlatımın çok güzel ve akıcı. Bir sonraki yazını şimdiden dört gözle bekliyorumm❤

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popular Posts

The Untamed Dizi Yorumu

Herkese merhaba! Yıl sonunu çok sevdiğim bir diziden bahsederek kapatmak ve herkese mutlu yıllar dilemek istedim. The Untamed bir süredir izlemek istediğim ancak bölüm sayısı fazla olduğu ve daha önce herhangi bir Çin yapımı izlemediğim için sürekli ertelediğim bir diziydi. Dizinin konusu hakkında hiçbir fikrim yoktu, sadece bir novel uyarlaması ve BL temalı olduğunu biliyordum. 50 bölüm gözümde çok büyüdüğü için sürekli erteledim ve itiraf etmek gerekirse Çince kulağıma önceden pek hoş gelmediği için ön yargılarım vardı. Fakat diziyi bitirdikten sonra rahatlıkla söyleyebilirim ki ön yargılarım aslında gereksizmiş. Diziye başlarken 50 bölümü gözünde büyüten ben, 10 bölümü izledikten sonra keşke dizi daha uzun olsaymış demeye başladım, hatta son bölümü izlerken 50 bölümlük birkaç sezon olmasını istedim ve bence daha uzun olsaymış da olurmuş çünkü Bulut Kovuğu'nda aldıkları eğitimi bile ayrı bir dizi olarak izleyebilirdim.  Diziyi hiç duymayanlar için kısaca konusundan bahsedeyim önc

The Flower of Evil Dizi Yorumu

Herkese merhaba, The Flower of Evil'ı yeni bitirdim ve bitirir bitirmez hemen yorumunu yazmak istedim çünkü inanılmaz iyiydi ve izlerken her bölümünden ayrı keyif aldım. Bilmeyenler için dizinin konusunu ve merak edenler için tanıtımını  aşağı bırakıyorum ve sonrasında spoiler içeren yorumuma geçiyorum. Dizi, karanlık geçmişini gizleyen ve başka birinin kimliği altında yaşayan bir adam ( Lee Joon-Gi ) ile o adamın (kocasının) peşine düşen bir dedektifin ( Moon Chae-Won ) etrafında dönmektedir. Öncelikle diziye başlama sebebim dizi hakkında okuduğum iyi yorumlar, Lee Joon-Gi'nin oyunculuğu ve dizideki kızıyla paylaştığı fotoğrafları görmem oldu. Başlarken çok yüksek beklentilerim yoktu fakat dizi daha ilk bölümünden bile merak uyandırdı ve beni içine çekmeyi başardı. Kore dizileri izlemeye karantina döneminde başladım ve açıkçası çok fazla ön yargım vardı, çoğu insan gibi ben de İngiliz ve Amerikan dizileri izlemeye alışık olduğumdan bir Kore dizisi izlemek hiç de cazip gelmiyor

Edgar Allan Poe - Bütün Şiirleri // Kitap Yorumu

 Herkese merhaba, Aslına bakılırsa bu yazıyı uzun bir süredir yazmayı planlıyor olduğum halde nasıl yazacağımı bir türlü tasarlayamadığım için erteliyordum. Şiir tutkunu olduğumu söyleyemem, fakat hoşuma giden şiirleri ve sevdiğim yazarların derlemelerini okumayı severim. Edgar Allan Poe kullandığı imgeler ve kafanızda çizdiği soyut resimlerle okumaktan keyif aldığım yazarlardan birisi. Bu nedenle daha kitabın kapağını açarken bile beni içine çeken dünyanın hoşuma gideceğinden emindim. Şiirler hakkındaki yorumuma geçmeden önce İthaki Yayınları'ndan çıkan derlemeyi okudum ve çevirisinin çok başarılı olduğunu söyleyemem açıkçası. Elbette çeviri yapmak, özellikle de şiir çevirisi yapmak oldukça zor bir iş, ama yine de çok daha iyi olabilirmiş diye düşünmeden edemedim. Neyse ki bir tarafta orijinal dil, diğer tarafta çeviri olacak şekilde basmışlar, bu yüzden de çok problem olmadı.  Şiirlerin hepsini eşit derecede sevdiğimi söyleyemem tabii ki, içlerinde hoşuma gitmeyen şiirler de oldu